Stefan Zweig Seti - 7 Kitap Bir Arada
Stefan Zweig Seti - 7 Kitap Bir Arada
Fiyat: 240.50 TL
Kategori: Kitap
Kategori: Çağdaş Dünya Edebiyatı
Marka: Sia Kitap
Ürün Kodu: CKG31644
Miktar:- +  
Bu ürün hakkında soru sorulmadı.

Soru Sorun

Adınız:
E-posta Adresiniz:


Sorunuz: Not: HTML'e dönüştürülmez!

Amok Koşucusu
Amok Koşucusu, Stefan Zweig’ın yapıtlarının çoğunda olduğu gibi psikolojik bir temel üzerine oturtulmuş etkileyici bir hikâye. Endonezya’dan Avrupa’ya giden bir gemide, kalabalık ve kargaşadan sıkılan anlatıcı, kuytu bir köşede bir adamla karşılaşır. Ürkek ve çekingen tavırlı bu adam da diğer yolculardan kaçıp oraya sığınmıştır. Avrupalı bir doktor olan ve yedi yıldır Endonezya’nın küçük bir köyünde adeta sürgün hayatı yaşayarak doktorluk yapan bu adamın orada tanıştığı ve ister istemez macerasına ortak olduğu, sonra da arkasında bıraktığına inandığı gizemli bir kadın, beklenmedik anda yeniden karşısına çıkacak ve doktorun kaderini değiştirecektir. Zweig’ın usta kaleminde çarpıcı, etkileyici, unutulmaz bir hikâyeye dönüşen Amok Koşucusu, Satranç ile birlikte onun unutulmaz yapıtlarının başında geliyor, okurun belleğinden uzun zaman çıkmıyor.

Bir Kadının Yaşamından 24 Saat
Riviera’da eşi ve iki kızıyla tatil yapan Henriette bir gece ansızın ortadan kaybolur. Kusursuz bir evliliği olduğu sanılan genç kadının, nasıl ve neden ortadan kaybolduğu hakkında dedikodular başlar. Pansiyonda kalanların hepsi kadını yargılar, ancak anlatıcımız onu savununca tartışma alevlenir; masadaki yaşlı ve zarif bir İngiliz hanımefendi de anlatıcıya, gençliğinde yaşadığı unutulmaz, inanılmaz, çok özel bir 24 saati anlatmakta ısrarcı olur. Bu 24 saat içinde hissettiklerinin bir saniyesi bile aklından çıkmamıştır. Stefan Zweig, başarılı bir karakter yaratıcısı; diğer yapıtlarında olduğu gibi burada da müthiş bir gözlem gücüyle, okuru kahramanlarının iç dünyalarına sokuyor, etkiliyor ve inandırıyor.

Meçhul Bir Kadının Mektubu
Dağda geçirdiği tatilden Viyana’daki evine dönen ünlü roman yazarı R. imzasız yazılmış uzun bir mektup bulur. Tanımadığı bir kadından gelen bu mektup, onun R.’ye duyduğu tutkulu ama karşılıksız aşkının hikâyesini anlatmaktadır. Çocukluğundan beri âşık olduğu R.’nin her yaptığını gözetleyen, adeta hayatının her anını ezberleyen genç kadın, on üç yaşındayken ailesiyle birlikte başka bir kente taşınmış olsa da R.’yi aklından çıkaramamıştır, birkaç yıl sonra Viyana’da bir iş bulup oraya döner. Her akşam R.’nin evinin önüne gider, karşısına çıkar,  R. ise genç kızı tanıyamaz, hatırlayamaz. Güzel, genç bir kadın olarak görür onu ve ilgilenir, böylece bu iki kişi arasında tuhaf bir ilişki başlar, önüne gelen her kadınla gönül eğlendirmekten çekinmeyen bir çapkın ve kim olduğunu ona ısrarla açıklamayan bir kadın. Sadece birkaç kez geceyi birlikte geçirirler, ancak beraberliklerinin umulmadık bir sonucu olur.

İnsanın iç dünyasını, psikolojisini, zayıflıklarını ve gücünü, duygularını ve tutkularını, iyi ve kötü yanlarını ustalıkla yazıya dökebilen yazarların başında gelir Stefan Zweig. Bu kez de karşılıksız ve umutsuz bir aşkın hikâyesini bir kadının ağzından müthiş bir anlatım gücüyle okura aktarıyor.

Satranç
Stefan Zweig’ın başyapıtı sayılan Satranç, aynı zamanda onun ölümünden önce tamamladığı  son yapıtıdır. New York’tan Buenos Aires’e giden bir yolcu gemisinin yolcuları arasında bulunan Dr. B. Naziler tarafından işkence görüp tutuklanmış, tutukluluğu sırasında tesadüfen eline geçirdiği bir kitaptan satranç oynamayı öğrenmiştir. Aynı gemide yolculuk eden dünya satranç şampiyonu Mirko Czentovic, Dr. B.’nin ilgisini çeker; çekingen, eğitimsiz bir köylü olan Czentovic satrançta üstün bir yeteneğe sahiptir ve henüz 20 yaşındaki bu şampiyon dünyayı dolaşarak turnuvalara katılmaktadır. Gemideki yolculardan petrol zengini Amerikalı McConnor onunla bir karşılaşma yapmak ister. Czentovic bu amatör oyuncunun isteğini kabul eder, hatta aynı anda birkaç kişiye karşı oynamayı önerir. Oyun başlar, ancak beklenmedik bir oyuncunun devreye girmesiyle herkesi şaşırtan bir yola sapar. İki satranç ustasının düellosuyla doruğa ulaşan anlatım, aynı zamanda nasyonal sosyalizmin ve faşizmin koyu bir eleştirisine dönüşür.

Yakan Sır
Annesiyle birlikte bir dağ kasabasına giden on iki yaşındaki Edgar, otelde kalan genç ve yakışıklı bir baronla arkadaş olur. Yakışıklı olduğu kadar çapkındır da bu baron ve Edgar’la arkadaşlık kurmasındaki amaç çocuğun annesiyle yakınlaşmaktır. Geçirdiği hastalıktan yeni kalkmış, ergenliğin eşiğindeki Edgar barona duyduğu hayranlıkla onun peşinden ayrılmaz, baron ise çocuğu amacına ulaşmasının önünde engel olarak görmeye başlamıştır. Bir süre sonra büyük bir sır paylaştıklarına inandığı bu iki yetişkinden kuşkulanan Edgar, ihanete uğradığına inanır ve beklenmedik bir karar alır.

Stefan Zweig’ın en başarılı novellalarından Yakan Sır, etkileyici anlatımıyla, baştan sona okuru saran atmosferiyle insan ruhunun gizli köşelerine uzanıyor.

Korku
Evli ve iki çocuklu Irene Wagner, varlıklı bir avukatın eşidir. Hizmetkârların ve dadıların her işi gördüğü evinde geçirdiği tekdüze hayatın onu tatmin etmediğini bir davette genç bir piyanistle karşılaşınca anlar. İdeal aile gibi görünseler de bu yüzeyin altında, sırlar, tatminsizlikler, hatalı kararlar yatmaktadır. Kendisini olayların akışına bırakan Irene bu piyanistle ilişkiye girer. Ancak umulmadık anda karşısına çıkan bir kadın, Irene’nin hayatının gidişini değiştirecektir.
Zweig’ın bu kısa romanı evlilikte sadakat ve sadakatsizlik kavramına olduğu kadar 21. yüzyıl başı Viyana burjuvazisinin sosyal standartlarına, alışkanlıklarına ve beklentilerine de bir pencere açıyor, o dönemde ve o çevrede evliliğe ve cinselliğe nasıl bakıldığını gösteriyor. Zweig’ın her zamanki gibi derin ve psikolojik tablolarla sunduğu Korku, gerilimli anlatımıyla yazarın okurlarını yine büyüleyecek.

Mecburiyet
Stefan Zweig, insan ruhunun derinliklerini yapıtlarında en iyi yansıtan yazarların başında gelir. İnsan ruhundaki çelişkileri, zayıflıkları, karmaşayı, aykırı duyguları etkileyici bir inandırıcılıkla anlatır. Mecburiyet, savaşla barış arasında sıkışıp kalmış Ferdinand’ın öyküsüdür. Ressam olan Ferdinand daha çok karısının ısrarıyla  Fransa’dan ayrılıp savaş döneminde tarafsız kalmış İsviçre’ye yerleşmiştir. Dingin geçen günlerinin huzurunu bozan tek şey, kendi ülkesinden gelecek ve onu askere çağıracak olan mektubu beklemesidir. Her günü o mektubu alma korkusuyla geçer. Bir yandan askere giderek vatanına karşı görevini yerine getirme mecburiyeti,  öte yandan karısının da körüklediği savaş karşıtlığı arasında kalan Ferdinand bocalar, iç dünyası alt üst olur. Ona seçimini yaptıracak şeyse, beklenmedik bir anda tanık olacağı sarsıcı bir olaydır. Mecburiyet, Stefan Zweig’ın kendi hayatından izler taşıyan, savaş karşıtı dünya görüşünü yansıtan, insan ruhunun derinlerini araştıran bir küçük roman.

Sayfa
Sayfa 570
Yazar
Yazar Stefan Zweig

Yorum Yapın

Adınız:


Yorumunuz: Not: HTML'e dönüştürülmez!

Oylama: Kötü            İyi